Başta İstanbul olmak üzere, büyükşehirlerimizde ortaya koyacağımız bu kabiliyetler hem ülkemizin kentlerine hem Avrupa’nın, hatta bütün dünyanın kentlerine ilham verici ataklar olmalıdır diye tezimizi ortaya koymalıyız. Mahallî idareler olarak, katiyen kendimize şu soruyu sormalıyız: ‘Tüm aktörlerin katkıda bulunabileceği, kapsayıcı kamusal alanlar ve kurumları nasıl yaratabiliriz?’ Ben, lokal aktörleri ve kentleri, her yerde tabir ettiğim üzere, güçlü demokrasinin umut ışığı olarak görüyorum. Bu kamusal alanların aslında hepimizin bir ortada, coşkulu, memnun, dayanışmacı, müzakereci, konuşabilen, tartışabilen, bağlantı kurabilen bir modeli de en güçlü formuyla harekete geçirebileceğimiz alanlar olduğunu da söz etmeliyim” halinde konuştu. İmamoğlu, aktiflik bittikten sonra da gazetecilerin gündeme ait sorularını yanıtladı.

ÇANKAYA / ANKARA

“Avrupa Hareketlilik Haftası 2024” tanıtım toplantısı; Türkiye Belediyeler Birliği’nin (İBB) Ankara’daki merkez binasında gerçekleştirildi. Sürdürülebilir kentsel hareketliliğe yönelik tedbirlerin desteklenmesi amacı ile Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye eş finansörlüğünde düzenlenen tanıtım toplantısında sırasıyla; TBB ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu, Avrupa Birliği Delegasyonu Lideri ve Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış Bağlantılar Genel Müdürü Burak Aykan birer konuşma yaptı. 

GEÇMİŞ DEVİR TBB BAŞKANLARINA TEŞEKKÜR ETTİ

TBB Başkanı sıfatıyla ilk etkinliğinin Avrupa Hareketlilik Haftası olmasından duyduğu memnuniyeti lisana getiren İmamoğlu, “TBB çatısı altında, böylesi değerli bir hususu bütün Türkiye’ye anons etmenin de gururu içerisindeyim. Bu birinci toplantı, umut ederim ki, TBB ismine, lokal idare olarak, Türkiye’nin yerelde güçlü bir idare periyoduna kavuşması noktasında en kıymetli adımların atıldığı, demokratikleşmenin ve bilhassa toplumun kentlerde keyifli olduğu bir devrin var edilmesi hususuyla ilgili, en kıymetli, en güçlü çalışmaları yapma noktasında pahalı bir periyodu, bütün takım arkadaşlarımla, çalışma arkadaşlarımızla, belediye liderlerimizle, yönetimlerimizle yapabiliriz” dedi. İmamoğlu, geçmiş devirde hizmet vermiş TBB liderlerine da teşekkürlerini iletti. 

“BU HUSUSTA AVRUPA’DA DA GÜÇLÜ BİR MUVAFFAKİYETE SAHİP ÜLKE KONUMUNDAYIZ”

TBB idaresi olarak, her yıl 16-22 Eylül tarihleri ortasında düzenlenen bu haftaya katkı sunduklarını aktaran İmamoğlu, “TBB olarak, Avrupa Hareketlilik Haftası’nın ulusal uyumunu yürütüyor ve bu manada tüm belediyelerimize dayanak veriyoruz. Önümüzdeki Avrupa Hareketlilik Haftası’nda da daha güçlü dayanak verme konusunda atılımlarımız olacaktır. Bu istikametiyle, ulusal uyum vazifesini üstlendiğimizden beri, Avrupa Hareketlilik Haftası’na iştirak gösteren belediyelerin sayısı ve ilçesinin değerli ölçüde artmış olduğunu bilmek ve görmek, elbette beni şad ediyor. Kaldı ki bu mevzuda Avrupa’da da güçlü bir muvaffakiyete sahip ülke pozisyonundayız. Az evvel bunu, Sayın Büyükelçi’den, dostum Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut’tan duymak beni hayli memnun etti” dedi. 

“KAMUSAL ALAN KAVRAMI ÇOK KIYMETLİ”

Bu yılın temasının “Paylaşımlı Kamusal Alanlar” olarak açıklandığını belirten İmamoğlu, “Bu kapsamda kamusal alanların daha verimli ve adil bir biçimde nasıl paylaşılabileceği konusunda çalışmalar yürüteceğiz. Kamusal alan kavramı kentlerde çok değerli, çok kıymetli. Bir nevi kentin özgürlüğünü, kentin hissedilebilirliğini çok yüksek düzeyde beşerlerine yaşatan bir kavram. Bir öteki kesimi da toplu taşımanın teşvik edildiği, yürüyüş ve bisikletle ulaşımın erişilebilir olduğu, pak, sakin ve inançlı bir kentte yaşamak her vatandaşımızın hakkıdır prensibiyle hareket eden yöneticiler olmalıyız. Vatandaşlarımıza yakışır bir hayat kalitesi sunabilmek için, kamusal alanları elbette daha erişilebilir ve kullanışlı hale getirerek, toplumsal ahenk ve dayanışmayı bütün ülkemizdeki kentlerimizde güçlendirmeliyiz” biçiminde konuştu. 

“RAYLI SİSTEME ERİŞİMDE ÇOK YARARLI BİR İŞ; YÜRÜMEK VE BİSİKLETE BİNMEK”

“Sürdürülebilir kentsel hareketlilik planlarının istek ettiğimiz etkiyi yaratabilmesi tek bir kaideyle mümkün” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: 

“O da bütün vatandaşlarımızın bunu hissedebilmesi ve bunu sahiplenebilmesiyle mümkün. Örneğin; İstanbul’umuzda çok süratli büyüyen bir raylı sistem ağına sahibiz. Lakin bir bölgeye raylı sistemi getirdikten sonra, oradaki insanların süratlice raylı sistem kullanımına geçişte alışkanlıklarından dolayı, önemli bir vakit kaybediyoruz. Bunun bazen hak ettiği düzeye ulaşması, 2-3 yılı bulabiliyor. Zira geçmişten bugüne gelen gelenekte beşerler, kapısının önüne inip, elini atıp bir minibüse binmeyi toplu taşıma hizmeti, konforu olarak görüyorken, bugün artık büyüyen kentlerimizde, hele hele gaz salınımını azaltmak, hatta sıfırlama maksadı olan kentlerimizde, raylı sistemin çok kıymetli bir yatırım olduğunu ve insanlarımızın raylı sisteme erişimde çok yararlı bir iş yaparak, toplu taşımaya katıldıklarını anlatıyoruz. Tekraren bunu tabir ediyoruz; o da bazen bisikletle bir arada, yürümek.”

“YÜRÜDÜKÇE KENTİ KEŞFEDECEKLER”

Sokaklarda karşılaştığı vatandaşlardan yürümekle ilgili şikayetler aldığının altını çizen İmamoğlu, “Ama böylesi büyük kentlerde, ki buna Ankara da İzmir de ve birtakım kentlerimiz de dahil, toplu taşımaya erişimin bir modülü olan yürümenin ve bisikletin hayatımıza çok şey kazandıracağını, elbette o yürüyüş koridorlarını ya da bisiklet parkurlarını geliştirmenin de bizim sorumluluğumuz olduğunu her yerde anlatıyoruz. Bu karşılıklı gelişimi sağladığımızda ve vatandaşlarımız bu projemize iştirakini birebir biçimde bir alışkanlık halie getirdikleri taktirde, hakikaten kentlerimizi çok daha çağdaş, çok daha yaşanabilir, çok daha bizi zehirleyen gazlardan uzaklaşan ve kamusal alanları daha özgür kullanan ve hatta yaşadığı kenti keşfeden ve keşfettikçe daha çok seven ve sahiplenen bireyler haline gelmesinin yolunu açacaktır” sözlerini kullandı. 

“GAZ SALINIMINI DÜŞÜRECEK ARAÇLARIN KULLANIMINI ARTIRMAK ZORUNDAYIZ”

TBB’nin bu kapsamda birçok projeye dayanak verdiğini ve koordine ettiğini hatırlatan İmamoğlu, “Bunlardan en değerlisi, ‘sözleşme makamı’ olarak Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın, ‘nihai faydalanıcı’ olarak ise TBB’nin yer aldığı, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin eş finansmanıyla 2022 Ağustos ayından bu yana yürütülen, 

Şehirlerde Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik için Avrupa Birliği Takviyesi Projesi (SKUP Türkiye), ulusal bir siyaset çerçevesi oluşturarak, sürdürülebilir kentsel hareketlilik planlama yaklaşımının ülke genelinde benimsenmesine öncülük edecek. Kentlerimizi hakikaten daha hareketli kentler yapmak için, kent planlamamızda hayat kalitesini arttıracak, etraf dostu ulaşım alternatiflerini; metro, bisiklet yolları, yürüyüş yolları üzere etrafa hassas, süratli ve vatandaşımızın ömür kalitesini arttıracak ulaşım modellerini yaygınlaştırmalıyız. Ve bilhassa gaz salınımını düşürecek, farklı yakıt cinsleriyle ya da güç destekleriyle farklı araçların kullanımını da kentlerimizde artırmak zorundayız” dedi. 

“TÜM AKTÖRLERİN KATKIDA BULUNABİLECEĞİ, KAPSAYICI KAMUSAL ALANLAR VE KURUMLARI NASIL YARATABİLİRİZ?”

Hafta kapsamında bisiklet eğitimlerinden spor şenliklerine, yürüyüşlerden hususla ilgili yarışlar kadar birçok aktifliğin düzenleneceği bilgisini paylaşan İmamoğlu, şöyle konuştu: 

“Kentlerin hareketinin arttırılması ve daha sağlıklı bir toplum için çalışmalarımıza da sürat kesmeden devam edeceğiz. Görüldüğü üzere İBB ve TBB olarak, sürdürülebilir kentsel hareketliliğe ve Avrupa Hareketlik Haftası’na çok değer veriyoruz. İstanbul Türkiye’nin, ancak tıpkı vakitte Avrupa’nın en büyük ve en kalabalık kenti. Başta İstanbul olmak üzere, büyükşehirlerimizde ortaya koyacağımız bu kabiliyetler hem ülkemizin kentlerine hem Avrupa’nın, hatta bütün dünyanın kentlerine ilham verici atılımlar olmalıdır diye savımızı ortaya koymalıyız. Lokal idareler olarak, muhakkak kendimize şu soruyu sormalıyız: ‘Tüm aktörlerin katkıda bulunabileceği, kapsayıcı kamusal alanlar ve kurumları nasıl yaratabiliriz?’ Ben, mahallî aktörleri ve kentleri, her yerde söz ettiğim üzere, güçlü demokrasinin umut ışığı olarak görüyorum. Zira bu birlik, beraberlik ve dayanışma duygusu, belediye başkanı ile hemşerileri arasındaki alakanın temelini oluşturur. Ve bu kamusal alanların aslında hepimizin bir ortada, coşkulu, memnun, dayanışmacı, müzakereci, konuşabilen, tartışabilen, irtibat kurabilen bir modeli de en güçlü biçimiyle harekete geçirebileceğimiz alanlar olduğunu da tabir etmeliyim.”

KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞME SORUSUNA KARŞILIK: “BİZİM NE YİYECEĞİMİZ DEĞİL, VATANDAŞIN NELERİ YİYEMEDİĞİ ÖNEMLİ”

İmamoğlu, konuğu Avrupa Birliği Delegasyonu Lideri ve Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut’u uğurlamasının akabinde, gazetecilerin gündeme ait sorularını yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun bu sorulara verdiği karşılıklar şöyle oldu: 

–           Kemal Bey’le yemek randevunuz vardı. Çok konuşuluyor. Kendisinin, sizin ve Özgür Bey’in açıklamaları oldu. Bir tarihte netleştirme olur mu? Neler söylemek istersiniz? 

“Ben natürel şaşkınlıkla izliyorum bu yemeğe olan ilgiyi. Aslında hem şaşkınlıkla izliyorum hem de bence yani yanlış anlamayın lakin değerli basın mensuplarımız, hangi yemekte buluştuğumuz değil de yani toplumumuzun yemekte neleri yemediğiyle ilgili bence daha fazla odaklanılmalı. Kaldı ki biz, evvelki periyot genel liderimizle buluşuruz, buluşacağız. Bugün olur, bir hafta sonra olur. Zati misal şeyleri kendileri de söz etti. Ben de söylemiştim. Yani bunun bu türlü bir olaya dönüşmesi, hakikaten bence Cumhuriyet Halk Partisi topluluğunu, örgütünü rahatsız ediyor. Bizim bu türlü bir kaygımız yok. Biz hem Genel Liderimizle, Sayın Özgür Özel’le hem evvelki devir genel liderimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla… Haksızlık yapmayalım; Sayın Hikmet Çetin’le, Sayın Murat Karayalçın’la buluşuruz, çay kahve içeriz, yemek yeriz. Parti kültürümüzde ve insani diyaloğumuzda bu vardır. Bence, lütfen artık buna bu kadar merak göstermeyiniz. Bence sahiden merak edilmesi gereken, bizim buluşacağımız yemek değil de vatandaşlarımızın, toplumumuzun yemeklerinde neleri yiyemedikleri konusu. İktisat ve öteki konular daha değerli diye düşünüyorum.”

MÜLTECİ SORSUNA CEVAP: “İSTANBUL’DA 10 İLÇEDE İKAMET VERİLMESİYLE İLGİLİ SÜREÇ DURDURULMUŞ DURUMDA”

–           Mültecilere ait açıklamanız olmuştu. İçişleri Bakanlığı’nda bu açıklamalar. Neler söylemek istersiniz? 

“Aslında geçenlerde yanıt verdim mülteci konusuna lakin. Tahminen Ankara’dan sesimiz duyulmamış olabilir. Evvel şunu söyleyeyim. Ben, 39 ilçenin 39’unu ziyaret ettim bu periyot. Her ilçeyi ziyaret ettiğimde, her ilçe belediye liderinin, bunun içinde Cumhuriyet Halk Partili de var, AK Partili de var, yani her ilçe belediye liderinin kendi ilçesiyle ilgili yaptığı tespitleri dinleseniz… Örneğin; 13 tane AK Partili belediye var İstanbul’da. Onların kendi ilçelerindeki yaşadığını düşündüğü sistemsiz göçmenin ne kadar bir sayıya eriştiğiyle ilgili kestirimlerini dinleseniz, benim söylediğimi ikiye katlar. Lakin daha sağlıklı bir datayı sizinle paylaşayım. Bakın İstanbul’da, nüfusun yüzde 20’sini geçtiğini düşündükleri için, 10 ilçede ikamet verilmesiyle ilgili süreç durdurulmuş durumda. Bu 10 ilçenin isimlerini alabilirsiniz, öğrenebilirsiniz. Bu 10 ilçenin nüfusunun yüzde 20’sini çarptığınızda, yalnızca o kısım bile 1 milyon 200 bine yakın insan yapıyor. Bakın; daha çarpıcı bir şey vereyim size. İnsanlarımızın su tüketim oranı, bizim için önemli bir datadır. Kişi başı 180 metreküp olan kişi başı su tüketimi, şu an İstanbul’da 225 metreküpe kadar çıkmış durumda. Bu, insanlarımız daha fazla su kullanıyor manasına gelmiyor. Yeniden az evvel dediğim üzere, 2,5 milyona yakın insanın İstanbul’da yaşadığını gösteriyor.”

“7-8 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞUN, ‘MİLYONLARCA MÜLTECİ VAR, HUZURSUZ OLUYORUZ’ DEMESİNİ DUYMAK, BİZİ RAHATSIZ EDİYOR”

“Bir şey daha söz edeceğim. Sayın Bakan’a buradan sesleniyorum. Daha evvel birlikte İstanbul’da misyon yaptık. O periyotta de bunu tekraren lisana getirdim. Artık de lisana getiriyorum. Türkiye’de lokal idareler, sistemsiz göçle gelen, mülteci sıfatıyla gelen, sığınmacı sıfatıyla gelen… Ki Sayın Bakan’ın verdiği 1 milyon 80 bin sayısının içinde ikameti olan, oturma müsaadesi alan yahut sistemsiz göçle süreksiz yerleşim hakkı elde eden sayıyı kapsıyor. Lakin bizim yahut öbür belediyelerin hiçbir halde bilgilerle ilgili bir bilgiye sahip olmadığını, bilgilendirilmediğimizi, şeffaflığın sıfır derecesinde olduğunu tabir etmek isterim. Niçin milletimizin bu kadar başı karışık? Yani o denli sayılar var ki, 10 milyondan bile bahsediliyor Türkiye’nin genelinde. Ve bunlar insanlarımızı huzursuz ediyor. Daha dün akşam meskenime metroyla giderken, benimle selamlaşıp bana sarılan 7-8 yaşındaki bir çocuğun, ‘Milyonlarca mülteci var, huzursuz oluyoruz’ demesini duymak, bizi rahatsız ediyor.”

“ŞEFFAFLIĞA DAVET EDİYORUM”

“Dolayısıyla bu sıkıntının şeffaflık konusunda ele alınması… Hele hele lokal idarelerin; suyunu veren biz, gazını veren biz, çöpünü toplayan, biz ancak bilgilerle ilgili tek bir bilgi edinmeyen biz, bu bahiste yapılan hiçbir toplantıya, valilikler nezdinde davet edilmeyen biz; neyi kimden saklıyorsunuz? Şeffaf olsunlar. Bu problem, kıymetli bir sorundur. Bu sorunun etrafımızda oluşan savaşlar, kıtlıklar, sıkıntıları öne koyarak, sorunu dışarıya yanlışsız itmeye çalışanlara ben buradan net olarak söyleyeyim: Bu problemin tek müsebbibi, tek sorumlusu, başta Suriye ve Irak bölgesinde oluşan savaşların ya da külfetlerin doğduğu günden itibaren Türkiye’de yürütülen yanlış siyasettir. Yanlış dış siyasettir. Bugün gelinen noktada da ne yazık ki biz sınıfta kaldık ve dünyada bir anda, yığın bir biçimde insanı ülkemizde yaşatmak durumunda kalan toplum olduk. Şeffaflığa davet ediyorum. Benim verdiğim sayının, sağlam tüketim dataları üzerinden yanlışsız olduğuna inanıyoruz. İlçe belediye liderlerini dinlerseniz, bunu ikiyle çarparsınız. Sayın Bakan, biz bir şey söylediğimiz gazetelere ya da basına bir sayı söylemektense, valilere bu hususta talimat versinler. Mültecilerle ilgili, sığınmacılarla ilgili, sistemsiz göçle ilgili her mevzuda en aktif bir biçimde belediyelerin, ilçe yahut büyükşehir yahut vilayet belediyelerinin sürece katılmalarını sağlasınlar.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı